bir çift ayakkabı

* * *

1) па́ра

2) супру́жеская па́ра, чета́

3) щи́пчики, пинце́т

4) па́ра (два вола или две лошади, запряжённых вместе, используемые в земельных работах)

5) землепа́шество

1) па́рный

2) чётный

3) двойно́й, сдво́енный, спа́ренный

••

- çift görmek

,-ti 1. pair: bir çift ayakkabı a pair of shoes. 2. married couple. 3. pair of animals (consisting of a male and a female). 4. team (of two animals): bir çift öküz a yoke of oxen. 5. math. even (number). 6. mate, one member of a pair: Bu ayakkabının çiftini kaybettim. I´ve lost the mate for this shoe. 7. watchmaking, print. pincers. - atış sports two shots of the starter´s pistol (used to signal a false start). - atlı two-horse, drawn by two horses. -i bozmak to give up farming. - camlı pencere 1. double window (i.e. one fitted with a storm window). 2. double-glazed window. - çift in pairs, by pairs. - çubuk farming implements. - çubuk sahibi 1. farm owner. 2. (someone) who owns a farm. - dikiş 1. double seam. 2. slang repeater (of a class). 3. slang repeating a class. - dirsek U-joint. - düğmeli/önlü double-breasted. -e gitmek to go out to plow. - görme double vision, diplopia. - görmek 1. to see double. 2. colloq. to be drunk. - hatlı rail. double-track. - kanatlı kapı double door. - kanatlı pencere casement window (consisting of two sashes). - karinalı naut. double-keeled. -e koşmak /ı/ to hitch (an animal) to a plow team. - motorlu twin-engine. - sürmek to plow. - sütun print. double column. - taraflı defter tutma double-entry bookkeeping. - zamanı plowing time.

çift

I s

1) ( nesneler için) Paar nt

bir \çift çorap/ayakkabı ein Paar Socken/Schuhe

2) ( bir erkek ve bir dişiden oluşan) Paar nt, Ehepaar nt

3) agr

\çift sürmek pflügen

II adj

1) doppelt

\çift görmek doppelt sehen

2) math ( sayı) gerade

\çift sayılar die geraden Zahlen

3) sport

\çift vuruş indirekter Freistoß

çift sayı ['ʧift sajɯ]

n f

çift [ʧift]

◊

une paire de chaussures — bir çift ayakkabı

◊

une paire de gants — bir çift eldiven

Schuh <-(e) s, -e> [ʃu:] m

ayakkabı, pabuç;

ein Paar \Schuhe bir çift ayakkabı;

ich weiß, wo ihn der \Schuh drückt ( fig) o ( fam) onun canının neye sıkıldığını biliyorum;

jdm etw in die \Schuhe schieben ( fam) bir şeyi birinin üstüne atmak

n f

ayakkabı [a'jakkabɯ]

◊

une paire de chaussures — bir çift ayakkabı

◊

des chaussures de marche — yürüyüş ayakkabısı

Paar n <Paars; Paare> çift; (Ehepaar) evli çift; (Liebespaar) iki sevgili;

ein Paar (neue) Schuhe bir çift (yeni) ayakkabı

Paar <-(e) s, -e> [pa:ɐ] nt

1) ( Lebewesen) çift

2) ( Dinge) çift;

ein \Paar Socken/Schuhe bir çift çorap/ayakkabı

voir vieux

1 yaşlı [jaʃ'ɫɯ]

◊

un vieil homme — yaşlı bir adam

◊

Il est plus vieux que moi. — O benden yaşlı.

2 ancien eski [es'ci]

◊

une vieille maison — eski bir ev

3 de longue date çok eski

◊

un très vieil ami — çok eski bir arkadaş

4 eski [es'ci]

◊

une vieille paire de chaussures — bir çift eski ayakkabı

5 vieux garçon / vieille fille evde kalmış kız

6 vieux jeu eski zamanı özleyen

◊

être vieux jeu — eski zamanı özler olmak

voir vieux

1 yaşlı [jaʃ'ɫɯ]

◊

un vieil homme — yaşlı bir adam

◊

Il est plus vieux que moi. — O benden yaşlı.

2 ancien eski [es'ci]

◊

une vieille maison — eski bir ev

3 de longue date çok eski

◊

un très vieil ami — çok eski bir arkadaş

4 eski [es'ci]

◊

une vieille paire de chaussures — bir çift eski ayakkabı

5 vieux garçon / vieille fille evde kalmış kız

6 vieux jeu eski zamanı özleyen

◊

être vieux jeu — eski zamanı özler olmak

n m f

yaşlı, ihtiyar [ihti'jaɾ]

◊

les jeunes et les vieux — gençlerle yaşlılar

1 yaşlı [jaʃ'ɫɯ]

◊

un vieil homme — yaşlı bir adam

◊

Il est plus vieux que moi. — O benden yaşlı.

2 ancien eski [es'ci]

◊

une vieille maison — eski bir ev

3 de longue date çok eski

◊

un très vieil ami — çok eski bir arkadaş

4 eski [es'ci]

◊

une vieille paire de chaussures — bir çift eski ayakkabı

5 vieux garçon / vieille fille evde kalmış kız

6 vieux jeu eski zamanı özleyen

◊

être vieux jeu — eski zamanı özler olmak

n m f

yaşlı, ihtiyar [ihti'jaɾ]

◊

les jeunes et les vieux — gençlerle yaşlılar